HOME


Tüp Bebek Merkezleri , Tüp Bebek Yöntemleri

Gürgan Clinic Tüp Bebek Merkezi

Gürgan Clinic Tüp Bebek – Kadın Sağlığı – Interfilite Merkezi

GEBELİK

Adet kesilmesinden sonra gebelik olup olmadığı tespit edilebilir. Erken hamilelik döneminde gelişen plasenta tarafından yapılan HCG(human koryon gonodatropin) annenin kanında ve idrarında bulunmaktadır.Yapılan gebelik testleri de bu hormonun tayinine dayanır.

breitling replica

Evde yapılan gebelik testleri
Evdeki hamilelik test cihazlarının çoğunu eczaneden reçetesiz tayin edebilirsiniz. Eğer vücudunuzda yeterince HCG varsa,test cihazlarında bulunan kimyasal maddeler idrarınızdaki HCG ile reaksiyona girecektir. Testler HCG varlığını farklı yollarla gösterir.Bazıları sıvı içerisinde bir halka oluştururken bazıları da renk değiştirirler.Eğer usulüne uygun kullanılmazlarsa çok kolay yanlış sonuçlara ulaşılabilir. Bundan dolayı cihazlardaki bütün kurallara dikkatle uyulması çok önemlidir.Evde yapılan hamilelik testleri büyük ölçüde doğru olmalarına karşın %100 değillerdir.Yalancı negatif (hamile olduğunuz halde test olmadığınızı gösteriyor) sonuçlar az da olsa oluşa bilmektedir. Evde yapılan teste negatif sonuç aldığınız halde hamile kaldığınızı düşünüyorsanız zaman kaybetmeden hemen doktorunuza başvurun.Doktorunuz daha güvenilir testleri size uygulayacaktır.

Laboratuarda idrar testi
Tıpkı evde uygulanan test gibi,bu testte idrardaki HCG yi %100 e yakın bir doğrulukla ve hamile kalındıktan sonraki 7-10 gün gibi kısa bir sürede tespit eder.

Kan testi
Bu test %100 doğrulukla yapılmaktadır ve hamile kalındıktan sonraki ilk haftada pozitif sonuç verir. Bu testte serum yada kandaki HCG hormon düzeyinin artışı tespit edilir. Yalnız labratuvarda yapılan bu test en kesin sonucu verir.. Ayrıca bu test hamilelik süresinin saptanmasında da yardımcı olur. Bazı durumlarda (erken tespit istendiğinde) idrar testi ile görülmeyen hamileliği kan testi ile görürsünüz.

Gebelikte dikkat edilmesi gereken hususlar

Hamile kadınlar her zaman bir şeyleri dert ederler.Soluduğumuz hava kirli mi?İçtiğimiz su temiz mi? Eşimin içtiği sigara yada bu sabah içtiğim kahve bebeğimin sağlığına zarar verebilir mi? Ya dişçide çektirdiğim röntgen?Bu tür kaygılar hamileliği gereksiz yere sinir bozucu hale getirebilir. Ama bilgi; hem bunlardan kurtulmanızı sağlar hem de sağlıklı bir bebeğiniz olma olasılığını arttırır.Hamileliğiniz sırasında bebeğinize zarar vermemek istiyorsanız lütfen aşağıdakilere bir göz atın:

ALKOL
Hamileliğimizin ikinci ayına kadar genellikle hamile kalındığından habersiz olduğumuz için;bunu bilmemiz halinde asla yapmayacağımız şeyleri, bilmeden yaparız. Hamilelik süresince fazla içki içmenin bebekte birçok soruna yol açtığı gösterilmiştir.Bebeğin kan dolaşımına giren alkol miktarının anne kanındaki alkol yoğunluğuna yaklaşık olduğu ve annenin aldığı alkolü bebeğinde paylaştığı göz önüne alınırsa bu pek de şaşırtıcı sayılmaz. Alkolü bedenden atmak için gereken süre bebekte annenin iki katıdır.Yani anne hafif çakırkeyifken, bebek sarhoştur.Bazı kadınlar hamilelikleri süresince hafif örneğin geceleri bir kadeh içmelerine karşın sağlıklı bebekleri olabilir.Ancak bunun hiçbir garantisi yoktur. Hamilelikte güvenli alkol dozu, eğer varsa bile bilinmemektedir. Eğer gün sonunda yorgunluğunuzu atmak için bir kokteyl almayı veya akşam yemeğinde bir kadeh şarap içmeyi adet haline getirdiyseniz, belki de şimdi bu yaşam biçiminizi değiştirmenin tam sırasıdır.Gevşemek için içki alıyorsanız müzik, masaj, ılık banyo,spor, okuma gibi başka yöntemleri seçebilirsiniz.

SİGARA
Hamilelikten önce içtiğiniz süre ne kadar olursa olsun sigaranın gelişmekte olan bebeğe zarar verdiği konusunda kesin bir kanıt yoktur. Ama hamilelik sırasında içilen sigara kesin ve belgelenmiş hasarlar vermektedir. Sigara hamilelikte düşük ve ölü doğuma sebep olduğu gibi çeşitli komplikasyonlar da sigara içen annelerde çok daha sık gözlenmektedir.Bunlar arasında vajinal kanama, anormal plasenta yerleşimi,plasentanın erken ayrılması,erken kese yırtılması ve erken doğumdur.


X IŞINLARI (RÖNTGEN)
Hamilelik sırasında çekilen röntgenlerin güvenli olup olmadığı karmaşık bir konudur,ama tanısal amaçlı çekilen bu filmlerin bebeğe zarar vermesi çok nadirdir.Röntgen ışınlarından yayılan radyasyonun zarar verip vermeyeceğini üç etken belirler.Birincisi;radyasyon miktarıdır.Cenin ve bebekte ciddi hasar yalnızca çok yüksek dozlarda (50-250 rad)oluşur.Çağdaş röntgen araçları çok nadir olarak 5 rad dan fazla ışın yaydıkları için genellikle bir sorun oluşmaz.

İkinci etken, ışının ne zaman alındığıdır. Çok yüksek dozlarda bile yumurtanın rahme yerleşmesinden önce dokunun etkilenme riski yoktur.Bebeğin organlarının gelişiminin erken dönemlerinde (döllenme sonrası 3-4.haftalar) ve hamilelik boyunca merkezi sinir sisteminin zarar görme riski vardır. Ama bu yalnızca yüksek dozlarda gerçekleşir.

Üçüncü etken ise, rahmin gerçekten ışına maruz kalmasıdır.Günümüzün röntgen cihazları,görmek istenen alanı iyi belirlemekte ve diğer bölgeleri ışından korumaktadır.Röntgen filmlerinin çoğu annenin karın ve kalça bölümüne böylece rahme gelecek ışınları önlemek için kurşun bir levha ile çekilir.Ama karın röntgeninin bile zararlı olma olasılığı 10 rad dan fazla ışık yaymadığı için yoktur.
Ama tabi ki ne kadar küçük olursa olsun gereksiz risk almanın da bir mantığı yoktur.Bu nedenle genellikle acil önemi olmayan röntgen çekimlerinin doğumdan sonraya ertelenmesi önerilir. Bebeğin röntgen ışınlarından zarar görme olasılığı düşük olduğu için,anne adayının sağlığı açısından gereken bir röntgeninde çekilmesinden vazgeçilip anne tehlikeye atılmamalıdır.
Araba veya uçak seyahati Araba seyahatlerinizde sık mola vererek, tren seyahatlerinizde oturduğunuz yerden sık kalkıp kısa bir yürüyüş yaparak kan dolaşımınızın düzenlenmesine yardımcı olmalısınız.Yolculuklarınızda sık tuvalet ihtiyacınızı hatırlayarak tuvalete yakın yerleri tercih edin.Bu yolculuklarda emniyet kemerinizi takmayı unutmayın.Bu sarsıntılarda bebeğinize gelebilecek zararları önleyecektir. Uçak ile seyahat Eğer uçak yolculuğu yapacaksanız, uçak şirketinin hamile yolcular için olan tüm uygulamalarını         öğrenin.Hamileliğinizin 28-36 haftalarında bu yolculuk için doktorunuzdan bir sakınca olmadığına dair belge almanız gerekecektir. 36. haftadan sonra ise muhtemelen uçuşunuza izin verilmeyecektir. Hamile kadınlar için basıçsız kabinleri olan küçük uçaklarla uçmak uygun değildir.Çünkü basınç değişiklikleri su keselerinin erken patlamasına neden olabilir.Uçak yolculuklarında bol sıvı alın. Uçarken vücudunuz daha kolay su kaybedip dehidrate olabilir.

GEBELİK

TÜP BEBEK MERKEZİ

BİLGİ PORTALI

KISIRLIK

İnfertilite (çocuk olmaması) günümüzde evli çiftlerin %15′inin karşılaştığı bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İnfertiliteye sebep olan faktörlerin 1/3′ü kadına, 1/3′ü erkeğe ve 1/3′ü de her iki cinse aittir. Bu nedenle erkeğe bağlı faktörler sorunun yarısını oluşturmaktadır.

Kısırlık sorunu ile başvuran çiftlerin eş zamanlı olarak muayenesi gerekmektedir. Hastadan öncelikle iyi bir öykü alınması ve fizik muayenesi gereklidir. İyi bir öykü, doktora infertilitenin nedeni olabilecek bazı hastalıklar (hormonal bozukluk, geçirilmiş cerrahi veya enfeksiyonlar vb.) hakkında çok değerli bilgiler verir. Fizik muayenede hastanın genel görünümden başlayarak (sekonder seks karakterleri), testis ve üreme organlarının tam olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

İyi bir öykü ve fizik muayenenin ardından laboratuar ve gerekirse radyolojik değerlendirilme yapılmalıdır. Laboratuar değerlendirilmesinde ilk yapılması gereken spermiogramdır. Spermiogram dışında gerekli ise bazı hormon ve kan tetkikleride yapılmalıdır.

Kısırlık ve çaresi gebelik bilgi merkezi

tüp bebek merkezi bilgi portalı

Bebek Hasreti 19 yıl sonra Gürgan Clinic Tüp Bebek İle Bitti

Tüp bebek

Bebek hasreti, 19 yıl sonra Türkiye’de bitti

Avustralya’da yaşayan Süreyya ve Bektaş Bişi’nin 1987 yılından beri duydukları çocuk hasreti 3 değişik hastanede toplam 15 kere aşılama ve tüp bebek denemesine rağmen dinmedi. Ancak bir yakınlarının tavsiyesiyle geldikleri Ankara’da Prof. Dr. Timur Gürgan’ın özel bir protokol düzenleyerek tedavi ettiği çift, 2006 yılında Mert adındaki oğullarını kucaklarına aldı. Henüz 35’ine bile gelmediği halde Avustralya’da tedavi olmak istediği merkezlerde “Artık denemeyin yaşınız geçti, yüzde 5 şansınız var” gibi moral kırıcı söylemlerle umutsuzluğa sevk edildiklerini ifade eden Süreyya Bişi, “Kararlılığımız bizi tedaviyi Türkiye’de denemeye yönlendirdi” diye konuştu.

HASSAS TEDAVİ YÖNTEMİ

Gürgan Clinic Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi’nde Prof. Dr. Timur Gürgan ile görüşen Bişi çifti, tedaviye başladığında Süreyya Hanım 35, Bektaş Bey ise 36 yaşındaydı. Prof. Dr. Gürgan, tedavi sırasında Süreyya Hanım’dan daha fazla sayıda yumurta alabilmek için özel bir protokol uyguladı ve yakın takiple sağlıklı yumurtalar elde etti. 22 Mart 2006’da da Mert doğdu. Bu yıl Türkiye’ye tatile gelen çift oğullarıyla birlikte Gürgan Clinic ekibini ziyaret etti.

Basında Gurgan Clinic Tüp Bebek Merkezi

Sabah Gazetesi – Gurgan Clinic Tüp Bebek Merkezi

Türkiye’de ilk kez ilaçsız tüp bebek

Tüp bebek isteyen Emel Emir’in rahatsızlığı, hormon ilacı almasına engeldi. Genç kadın, Türkiye’de ilk kez ilaçsız tüp bebek tedavisiyle bebek sahibi oldu.

Defne bebek tüp bebek tedavisinde çığır açtı. Çünkü annesi onu dünyaya getirirken, diğer tüp bebek sahibi olan annelerin kullandığı hormon iğne ve ilaçlardan bir tane bile almadı. Böylece tedavinin maliyeti de neredeyse yarı yarıya azaldı. Defne bebek de, tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olmak isteyen kadınların hormon ilacı almak zorunda olmadığını da kanıtlamış oldu. Çiçeği burnunda anne Emel Emir 27 yaşındaydı ve eşi ile beş yıldır bebek istiyorlardı. Ancak “Polikistik Over Sendromu” nedeniyle kısırlık tedavisi görmüş hatta bir kez başarısız tüp bebek denemesinde bulunmuştu. Emel Emir’in hormon ilacı alarak tüp bebek denemesi son derece riskliydi. Emir’in anne olması için, Prof. Dr. Timur Gürkan tarafından beş yıldır üzerinde çalıştığı ve dünyada son derece yeni bir yöntem oyan “ilaçsız tüp bebek yöntemi” uygulandı. Yöntem için uygunolduğunun belirlenmesinin ardından Emel Emir’in küçük bir operasyonla yumurtaları toplandı. İğne ve ilaçlarla anne karnında olgunlaştırılmak yerine, yumurtalar laboratuvarda olgunlaştırıldı. Yumurtalardan da yine laboratuvarda embriyo elde edildi. Üç embriyo anne rahmine yerleştirildi. Ve Emir çifti 31 Ağustos’ta bebeklerini kucaklarına aldı.

35 HASTADAN 5′İ GEBE KALDI
Prof. Gürkan polikistik yumurtalık hastalığı olan kadınlar için bu yöntemin alternatif tedavi olduğunun altını çiziyor. Yöntemin, aileleri bin YTL ilaç masrafından kurtardığını belirten Gürkan, yumurtaları erken yaşlanmış veya azalmış kişilerde de bu yöntemin uygulanabileceğini söylüyor. İlaçsız tedavi yöntemi, ilkin Kanada Montreal’de, McGill Üniversitesi’nde uygulandı. Türkiye’de ise bu yöntemi Prof. Gürkan yönetimindeki CLINIC Tüp Bebek Merkezi uyguluyor. Merkez, çalışmalarını McGill Üniversitesi ve Danimarka’nın Kopenhag Üniversitesi’yle birlikte yürütüyor. Şu ana kadar, yöntemin uygulandığı 35 hastadan 5′inde gebelik elde edildi.
ESRA TÜZÜN
Sabah

Tüp Bebek – Torununun Babası Olacak

Tüp bebek

Büyükannelerin kızlarının çocukları için taşıyıcı annelik yapmasından sonra bu kez de 72 yaşındaki bir İngiliz, torununun hem babası hem de büyük babası olacak… Kısırlık tedavisine rağmen çocuk sahibi olamayan gelini ve oğluna “sperm vermeyi” kabul eden büyükbabanın, böylece torununun da biyolojik babası olacağı ifade edildi. İsmi gizli tutulan aile, bunun başka birinden sperm almaktan daha iyi olduğunu söylerken, uzmanlar ve psikologlar “Etik değil, çocuğun psikolojisi bozulur” diyerek, karşı çıkıyor… Bugüne dek her yolu denemelerine karşın son çare olarak “tüp bebek” yöntemine başvuran 30′lu yaşlardaki çift ise, “Biz bebeğimizin mümkün olduğu kadar kendimize benzemesini istiyoruz. Tanımadığımız birinden sperm almak yerine babamızın spermini kullanmak daha doğru. Hiç olmazsa çocuğumuz bize benzeyecek” diyor.

ABD – Tüp Bebeğe Miras Yok

Tüp bebek

Tüp bebeğe miras yok

17 Ocak 2008 Perşembe 12:53

Tüpte döllenmiş bebeğin, babanın mirasçısı olamayacağına karar verildi.

ABD’nin Arkansas eyaletinde yüksek mahkeme, baba öldükten sonra ana rahmine yerleştirilen tüpte döllenmiş bebeğin, babanın mirasçısı olamayacağına hükmetti.

İlginç karar, doğal yollarla çocuk sahibi olamayınca tüp bebek yöntemine başvuran ancak suni döllenmeden kısa bir süre sonra kocasını kaybeden Amy Finley’in davası üzerine alındı. Yüksek mahkeme, bebeğinin kocasının mirasçısı olmasını isteyen annenin talebini reddederek, “Bu yolla doğan çocuğa varis olma hakkı verilemez” dedi.

İlaçsız Tüp bebek

İlaçsız tüp bebek yöntemi

06.12.2007

Çocukları olmayan aileler için tıpta çığır açan klasik tüp bebek yöntemine alternatif olarak geliştirilen ve anne adaylarına ilaç vermeden yumurtaların dış ortamda olgunlaştırılmasını sağlayan IVM’in (In Vitro Maturasyon) Türkiye’de ilk kez seri olarak uygulamasının başlatıldığı Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki (DEÜ) çalışmalar, 9. ayında olumlu sonuç verdi. Mart ayında hasta kabulüne geçen üniversitede, ilk bebek dünyaya geldi.

Alınan bilgiye göre, dünyada 1990’ların başında 7 yıl süreyle 56 kadında uygulanan, ancak 1998 yılına kadar vaka takdimi şeklinde kalan IVM, bu yıldan itibaren seri olarak Kanada Mc Gill Üniversitesi’nde uygulanarak, yüzde 40’lık başarı oranı yakalandı.

Bu yıllarda Mc Gill Üniversitesi’ndeki ekip içinde yer alan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı ve Tüp Bebek Merkezi Müdürü Prof. Bülent Gülekli, bu yılın Mart ayından itibaren DEÜ’de seri olarak yöntemin uygulanmasını başlattı. Prof. Dr. Gülekli’ye ilk uygulamalarda, Kanada’da birlikte çalıştığı embriyoloji uzmanı Dr. Abdul Celil de eşlik etti.

Klasik tüp bebek yönteminde uygulanan ve bazı kadınlarda yumurtalıkların aşırı uyarılmasıyla ölümcül sonuçlara yol açabilecek ilaç kullanımı kaynaklı riskleri ortadan kaldıran IVM’in, Prof. Dr. Gülekli tarafından DEÜ’de başlatılan seri uygulamasında, ilk bebek dünyaya geldi.

Daha önce 2’si klasik tüp bebek yöntemi olmak üzere 10 kez çeşitli yöntemler uygulanan ve bu sırada ilaçlardan kaynaklanan yumurtalıkların aşırı uyarılması reaksiyonu nedeniyle hayati tehlike geçiren Işıl Çelik’in (26), IVM yöntemiyle 3 kilo 377 gram ağırlığında dünyaya getirdiği bebeğe, Elif Naz adı verildi.

Çelik’in doğumunu gerçekleştiren DEÜ Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Sabahattin Altunyurt, annenin ve bebeğin sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi.

DEÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Gülekli, doğum sonrasında yaptığı açıklamada, halk arasında ilaçsız tüp bebek olarak adlandırılan IVM’in, bu yılın Mart ayından itibaren üniversitede seri uygulamasına başlandığını bildirdi.

Prof. Dr. Gülekli, “Ne mutlu ki, başladığımız aynı yıl gebeliklerimiz doğum aşamasına geldi. Bu, dünyada bir ilk aslında. Uygulamaya başladığı yıl doğumu gerçekleştiren ilk klinik burası” dedi.

Aynı durumun klasik tüp bebek yöntemine başladıkları zaman da gerçekleştiğini, bugün kliniğe gelen her iki hastadan birinin bu yöntemle gebe kaldığını ifade eden Prof. Dr. Gülekli, başarılarındaki tek nedenin, önceden yaptıkları ciddi hazırlıklar olduğunu, bunu IVM’de de yaşadıklarını kaydetti.

Kanada’da elde ettiği deneyimlerini burada sürdürmesinin de önemli bir avantaj sağladığını belirten Prof. Dr. Gülekli, IVM’in yararlarını şöyle özetledi:

“Klasik tüp bebek yönteminde, yumurtalar yumurtalıkta ilaçta verilerek olgun hale getiriliyor. IVM yöntemindeyse hastalar hiçbir ilaç kullanmıyor. Sadece bir-iki ultrason sonrasında yumurta toplama işlemine gidiliyor ve elde edilen olgunlaşmamış yumurtalar, laboratuvar ortamında olgunlaştırıldıktan sonra klasik tüp bebek işlemi yapılıyor. Bu yöntem ilaç maliyetini sıfıra indirdiği gibi hasta takibi maliyetini de düşürüyor. Ayrıca ilaçlara bağlı olarak yumurtalıkların aşırı uyarılması gibi ciddi reaksiyonlara da neden olmuyor.”

Tüp Bebek İsteyenlere Müjde

Tüp bebekTüp bebek merkezi

Tüp bebek isteyenlere müjde

SSK’dan devlet memuru başta olmak üzere Bağ-Kur’lu ve Yeşil kart sahiplerine müjdeli haber. SSK tüp bebek sahibi olmak isteyenlerin tedavi masrafını karşılayacak.

SSK’lılar da devlet memurları, Bağ-Kur’lu ve Yeşil Kartlılar gibi tüp bebek uygulamasından yararlanabilecekler.

SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet Daire Başkanlığı’nca yayımlanan genelgeyle SSK’lıların bundan sonra tüp bebek uygulamaları tedavi giderlerinin kurum tarafından karşılanmasının yolu açıldı.

Genelgeye göre, tüp bebek uygulaması sevk ve esasları ve tedaviye başlama kriterleri, ilgili mali yılın Bütçe Uygulama Talimatı ve Sağlık Bakanlığı’nın tüp bebek genelgesinde belirtilen hükümler doğrultusunda gerçekleştirilecek.

Buna göre, SSK’lılar öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın eğitim ve araştırma ile üniversite hastanelerinden tüp bebek tedavisinin zorunlu olduğuna dair durumlarını belgeleyen bir rapor alacaklar.

Genelge ayrıca, 40 yaş ve en fazla 3 uygulama yapılması sınırı getirilirken, tüp bebek yöntemiyle bir defaya mahsus çocuk sahibi olunabilecek.

SSK ilacın yüzde 80′ini, tedavi giderlerinin ise yüzde 20’sini karşılayacak. Bu da kurumun tüp bebek tedavisi için her hastaya yaklaşık bin 140 YTL’lik ödeme yapacağı anlamına geliyor.

Genelgeyle devlet memurları, Bağ-Kur’lu ve Yeşil Kartlılardan farklı olarak, SSK’lıların sadece anlaşmalı özel merkezlerden yararlanabilmesi koşulu da getirildi.

Tüp bebek tedavileri SSK dışındaki kurumlarca karşılananlar, herhangi bir sözleşmeye gerek duyulmaksızın Sağlık Bakanlığı’nca ruhsatlandırılmış merkezlere başvurabiliyor.

TÜP BEBEK YÖNTEMLERİ

Klasik tüp bebek yöntemleri alternatif olarak geliştirilen ve anne adayına ilaç verilmeden yumurtaların dış ortamda olgunlaştırılmasını sağlayan IVM’in (In Vitro Maturasyon), Türkiye’de ilk kez Dokuz Eylül Üniversitesinde (DEÜ) başlanılan seri uygulamasında, ilk gebelik sonuçlarının alındığı bildirildi.

IVM’i 1998 yılında seri olarak Kanada Mc Gill Üniversitesinde uygulayan ve bu çalışmaların ilk olarak 1999 yılında bilim dergilerinden New England Journal of Medicine’de yayınlanmasını sağlayan DEÜ Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı ve Tüp Bebek Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Gülekli’nin, DEÜ’de 1.5 ay önce başlattığı seri uygulamada, dünya standartları yakalandı.

IVM’in, hastaların yumurtalarını herhangi bir ilaç kullanmadan vücut dışına alıp, bunları dış ortamda olgunlaştırdıktan sonra, klasik tüp bebek işlemiyle oluşturulan embriyonun rahim içine yerleştirilmesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gülekli, bu işlemin hangi hastalarda uygulandığını şöyle anlattı: “Bu işlem, klasik olarak başlangıçta dünyada bir grup hastaya uygulandı. Bu hasta grubu, yumurtalıklarının içinde fazla sayıda yumurta olan polikistik over denilen hastalardı. Ama bugün için başka hastalara da uygulanabilir hale geldi. Biz burada IVM’i, kocasında hiç sperm olmadığı için çocuk sahibi olmada güçlük çeken hanımlar ile yumurtalıklarındaki yumurtalarında ilaç kullanımı sonrası olgunlaşma problemi olan, ayrıca klasik tüp bebek yönteminde ilaca kötü cevap veren hastalara da uygulanmaya başladık.” Prof. Gülekli, “kanser korkusu taşıyan veya kanserli olup tedavisi gereken” yeni bir hasta grubunun çıktığını belirterek, bu durumda IVM’in yeni bir uygulama alanının daha doğduğunu bildirdi.